Ana içeriğe atla

Kur'an Neslini İnşa Sorumluluğu-Kolektif, Özgür-Der


Kur'an Neslini İnşa Sorumluluğu-Kolektif, Özgür-Der 2002

     "Kur'an'ın gölgesinde yaşamak bir nimettir; sadece onu tadanın farkına varacağı bir nimet; insan hayatını yücelten, onurlandıran, arındıran bir nimet...Kendisi de Allah'ın bir eseri olan insanoğlu, fıtrat binasının kilidini, hücrelerini ancak Allah yapısı anahtarlarla açabilir. Varoluşsal hastalık ve bunalımlarını sadece Allah'ın takdim ettiği ilaçlarla tedavi edebilir." Sayfa 19 

     "Bir gök sofrası olan vahiy, Allah'ın insana en büyük ikramıydı." Sayfa 20 

     "Eğer Allah, insan gibi bir şaheser var etmişse onun da mutlaka bir amacı olmalıydı. İnsan günahkar değil ama sorumlu olarak yaratılmıştı. Onun sorumluluğu, yeryüzünde yaratılış amacına uygun bir hayatı inşa etmekti. Çünkü hayat ona emanet edilmiş ve o da bu hayata halife kılınmıştı." Sayfa 20 

     "İnsan-Allah ilişkisinin anahtar kavramı nasıl Tevhid ise insan-insan ilişkisinin anahtar kavramı da adalettir. Tüm ilahi vahiylerin maksadını iki kelimede özetlemek gerekseydi şu ikisi yeterdi: Tevhid ve adalet." Sayfa 27

     "İnsan davranışlarının dini-dünyevi diye keskin bir ayrıma tabi tutulamayacağını, muhatabının aklına kazıyan bir suredir Maun suresi " Sayfa 28

     "Muhatapları vahye kendilerini inşa etmesi için başvurma yerine, vahyi kendilerine göre inşa etmeye kalkınca, vahiy özne olmaktan çıkıp nesne olma sürecine girmiştir." Sayfa 28 

     "Özne olan Vahyin kurtuluş projesi; tek tek fertleri değiştirip yeni bir toplum inşa etme projesi iken, nesneleştirilen vahiy; bireysel kurtuluş tasavvuruna dayanır " Sayfa 30 

     "Bir kavim, bir ulus, bir sınıf, bir coğrafi zemin, bir medeniyet vb sadece araçsal imkanlardır. Ancak İslami kimliğe sahip bir insan için bu araçsal imkanları amaçlaştırmak, varlıklarını ve tarihi sürekliliklerini bir aidiyet ve kimlik bağı haline getirmek asla söz konusu olmaz. Çünkü Müslümanların aidiyet ve kimlik bilinçlerini oluşturan tarih içinde üretilmiş olan değerler değillerdir.

     Müslümanların vahye tanıklık misyonu aidiyet ve kimlik açısından ancak Kur'an naslarına, tarihten akıp gelen tevhidi değerlere ve mücadele çizgisine sahip çıkılarak anlam kazanır ve var olabilir." Sayfa 37 

     "Bugün için İslam coğrafyasında, Kur'an'ın belirleyici olduğu bir İslam düzeninden ve Ümmet yaşamından bahsetmek mümkün değildir. Bunun içindir ki müslümanlar, içinde yaşadıkları toplumların tabii üyeleri olarak değil, zorunlu tebaaları olarak bulunmaktadırlar.

     Bugün Müslümanların içinde yaşadıkları toplumsal yapılara, Kur'an'ın tanımladığı biçimde İslam ümmeti veya İslam toplumu demek mümkün değildir." Sayfa 42 

     "İslam'a göre devlet reisine itaat, reisin Allah'ın kitabına uyması ile kayıtlıydı. Ancak uzun bir dönem ne yöneticiler bu kurala uydular ne de kitleler bu zalim ve fasık imamlara itaatten vazgeçtiler." Sayfa 46 

     "Çağımızdaki realite açıktır. Tüm İslam coğrafyası ulusal cahiliye ve küresel kapitalizm tarafından kuşatılmış bulunmaktadır. İslami kimlikler çözülmek, bulandırılmak ve en azından tahfif edilmek istenmektedir." Sayfa 46 

     "Osmanlı Devletinin yıkılışı sırasında keşfedilip kurgulanan 'Türklük tarihi' resmi Türk ideolojisini hakim kılabilmek için üretilmiş bir kurgudur." Sayfa 48 

     "İlk nesil, Kur'an'ı kutsama, bilgi edinme, tatmin olma maksadıyla değil, Allah'ın emirlerini öğrenme maksadıyla okuyorlardı ve bu emirleri de savaş meydanında bir emir duyar duymaz uygulayan bir er gibi telakki ediyorlardı " Sayfa 57

     "İlk dönemin örnek nesli, Kur'an'a kültürlerini geliştirme, haz duyup tatmin olma gibi maksatlarla yanaşmazlardı. 

     Onlar gerek kendileri ve gerekse içinde yaşadıkları cemiyet hakkında ve bu cemiyet içinde uygulanacak olan hayat tarzının nasıl olması gerektiği hakkında Allah'ın emrini öğrenmek üzere Kur'an'ı ele alırlardı." Sayfa 72 

     "İçinde yaşadığımız topluma Kur'ani ölçülerle baktığımızda, cahiliye toplumu vasıflarını çok net olarak görebilmekteyiz. Bütün kurumları, egemen ideolojisi ve sistemi ile şirki esas almış, İslam'ın ve İslami değerlerin ancak şirk sisteminin cahiliye değerleriyle doğrudan çatışmayan bazı motiflerine izin verilen, cahiliyenin tüm çirkinliklerinin ise son derece yaygın, açık ve pervasızca sergilendiği bir toplumdur, içinde yaşadığımız toplum." Sayfa 80 

     "Bir yandan geleneğin taşıdığı bidat ve hurafeleri din zanneden inançlar, diğer taraftan modernizmin ürettiği kavram, model ve düşüncelerin getirdiği bidat ve hurafelerle malul bir din anlayışını benimseyen ve üstelik hala kendilerini İslam'a nispet eden kesimlerle tamamen pozitivizmi ve rasyonalizmi esas alan alarak, ilahi olana karşı açık tavır koyan İslam dışı ideoloji ve dinleri benimseyen kesimler, aynı toplum içinde hem de ezici çoğunluğu teşkil ederek bulunuyorlar.

     Bütün bunların yanında, Kur'an merkezli Tevhid dininin yani gerçek İslam'ın bilincine varan Müslümanlar da bu toplum içinde yer alıyorlar." Sayfa 84 

     "İnsanlar, din anlayışlarının bulanıklığı, Kur'an'dan uzak sekülerleşmiş hayat tarzları ve dünyevileşmiş tercihleriyle zillete düşmüş, bu halden kurtulmak için ciddi hiçbir çabaya yönelmeyen kanıksamışlıklarıyla da edilgen sürüler haline gelmişlerdir. Küreselleşme tüm boyutlarıyla ve tüm cephelerde hakimiyetini tesis etmiş, itiraz etmenin, muhalefetin anlamsız olduğunun yaygın olarak vurgulandığı bir kölelik psikolojisi neredeyse herkesin yutmuştur." Sayfa 85 

     "Sömürü amacıyla sürekli büyümek, bunun için sürekli üretimi arttırmak, bu amaçla sürekli yeni teknolojiler üretmek, bu üretim fazlasını eritmek amacıyla da sürekli tüketim kültürünü yaygınlaştırmak, yeni pazarlar yeni tüketici kitleler oluşturmak, modernitenin otomatik mekanizması haline dönüşmüştür. Bu sömürü çarkına direnişi engelleyecek muhalefet potansiyelinin oluşması da modernitenin seküler, pozitivist ve bireyci kültürü ile önlenmiş ve sonuçta tüm dünya bu kısır döngü içinde kuşatılarak 'yeni sömürgecilik' gerçekleştirilmiştir." Sayfa 87 

     "İslami ıstılahta 'ıslahat'; hayatın tüm alanlarında tevhidi ve Vahyin ölçülerini yeniden hakim kılma mücadelesidir. Kötüden sakındırmak ve iyiliği egemen kılmak da buna dahildir." Sayfa 90

     "Bizler de bütün peygamberlerin yaptığı gibi yaparak, yanlış din anlayışlarına karşı ıslah ve tevhidi ikame etme mücadelesi vermek zorundayız. Bugün genelde Firavuni ifsada karşı tepkisel davranılırken, Samirilerin ürettikleri hurafeler, bidatlar, sapmalar; toplumu, kitleleri küstürmemek adına ya hürmetle ya da suskunlukla geçiştirilmektedir." Sayfa 91 

     "Gelenekçiler akıl ve ilimi dışlayıp, kör bir taklidi esas almışlardır. Özellikle Tasavvuf alanında hevanın, zannın ve şeytanın at oynattığı 'keşif ve ilham' esas alınmak suretiyle üretilen hurafelere bu kör taklitle din diye sarılmışlardır." Sayfa 91 

     "Tevhid, teoride değil hayatın içinde her an yaşanan ve yaşanması gereken bir inançtır. Toplumsal sorunlardan ve toplumsal pratikten soyutlanmış teorik bir tevhide davet, hiçbir peygamberin mücadelesi ile örtüşmez." Sayfa 99 

     "Tevhidi ölçü ve ilkelerin belirleyici ve yönlendirici tesirinden sıyrılarak, pratikte dünyevi anlamda bazı başarılar elde edilse de bunlar İslami olma özelliğini kaybedecek, Allah'ın rızasını da kazandırmayacaktır." Sayfa 103 

     "Sistem için mücadele yöntemlerini tercih eden ve İslami kimliğini, tevhidi ilkelerini, bu yoldaki beklentileri ve ihtirasları uğruna feda etmekten çekinmeyen ve sonuçta eklektik, dejenere kimliklere doğru savrulan kesimler, Allah Resulü ve beraberindeki müminlerin, kendilerinden çok daha büyük sıkıntılara, baskı, zulüm ve işkencelere muhatap oldukları bir dönemde dahi,  bugün verilen tavizlerin yüzde birini bile vermediklerini bilmelidirler." Sayfa 104

     "Allah Resulü, tıpkı kendinden önceki peygamberlerin yaptığı gibi, davetine başlar başlamaz hiçbir maddi hesap göz etmeyen ve pragmatik bir ilişkinin zilletine düşmeyen, onurlu bir tutum sergilemiş, her şeyi göze alarak müşriklerle ve onların sistemi ile köklü ve çok yönlü bir ayrışma sürecini başlatmış ve ısrarla sürdürmüştür. Hiçbir zaman hak ile batılın, tevhid ile şirkin uzlaşamayacaklarını Vahyin yönlendirmesiyle açıkça ilan etmiştir." Sayfa 106

     "Dinin büyük küçük bütün ilke ve ölçülerinin aynı değerde olduğu ve hiçbir uzlaşma uğruna feda edilemeyeceği iyi bilinmelidir. Davasının bazı unsurlarını feda edilebilir görenler, daha sonra tümünü feda etmek noktasına savrulmaktan kurtulamazlar." Sayfa 109 

     "Bir yandan şiddete dayalı politikalarla İslama ve müslümanlara saldırıp terörle ezmeye çalışırken, bir yandan da İslam adına egemen sistemle uyumlu düşünceler üretip (bunun için de maalesef Müslüman olduklarını iddia eden bazı entelektüel ve İlahiyatçı akademisyenleri kullanarak) anlayışları bulandırmaya, İslam'ı ve müslümanları ılımlı ve radikal diye ikiye ayırıp, birinci kesime destek vererek bölmeye çalıştılar." Sayfa 110 

     "Eyleme sevk etmeyen bilgi, insan üzerine yüktür." Sayfa 113 

     "İnandıklarını ve başkalarına da tavsiye ettiklerini kendisi yaşamayanlar (Bakara 44), 
yapmadığı-yapmayacağı şeyleri söyleyerek Allah'ın en sevmediği hallere sürüklenenler (Saf 2-3), elde ettiği bilgiyi amelleştirmeyerek iman ve amelin arasını ayırıp, Kur'an'ın ifadesiyle kitap yüklü merkep (Cuma 5) durumuna düşenler yaygınlaştı." Sayfa 113 

     "Kimileri sadece geleneksel hurafelere karşı cephe alıp sadece onları eleştirirken, egemen sistemle iç içe olmaktan, modern hurafeleri Allah'ın diniyle uzlaştırma sapmasından hiç rahatsız olmamaktadır. Kimileri de sadece egemen sistemi hedef alırken,
sistemin zulmüne, ifsadına dolaylı destek veren ve müslümanları içeriden vuran, Allah'ın dinini tahrif eden bidat ve hurafeleri savunan, tarih ve geleneği kutsayan, Kur'an'ı da sadece ölülere okuyup haz almaya çalışan kesimleri görmezden gelmektedir." Sayfa 123 

     "Kur'an konusunda uzmanlaşan bazı çağdaş 'saray ve MGK' uleması bazı İlahiyatçı akademisyenler, Kur'an'la profesyonelce ve meslek icabı ilgilenenler ve emperyalistlerce beslenen, teşvik edilen yerli ve yabancı oryantalistler, samimi Kur'an'a yöneliş çabalarını bulandırmaya ve bu yönelişi başka emeller yönünde saptırmaya çalışmaktalar " Sayfa 127 

     "Kur'an'ı modernizmin aracı kılarak ulus devleti, laikliği, demokrasi ve batılı modern yaşam biçimini meşrulaştırmaya çalışan akım, Kur'an'ı sadece bir inanç ve bireysel ahlak kitabı gibi göstermeye, hayata dair hükümlerini geçersiz kılmaya çalışmaktadır." Sayfa 127 

     "Bazen korku ve endişe, bazen dünyevi güç ve imkanlara erişme hesabı, bazen reddedilme, dışlanmama, tam tersine itibar görme, beklenti ve telaşı, çoğu zaman da bütün bu kaygı ve hesapların iç içe geçmesi neticesinde savunulan ilke ve değerlere aykırı tutumlar gündeme gelebilmektedir. Yıllarca savunulagelen doğrular bir çırpıda terk edilebilmekte, adeta tövbekar bir ruh haliyle maziye tümüyle sünger çekilebilmektedir." Sayfa 133 

     "(Kur'an'ı) avam anlamaz diye hiçbir bilgi, hiçbir haber insanlardan kaçırılamaz, saklanamaz. Avama ayrı bir din gelmemiştir." Sayfa 159

     "Allah evreni nasıl, neden yarattığını bildirir Kur'an'da. Ama birileri çıkıp evrenin 'nuru muhammediden' yaratıldığını söylerse ben bunu düşünce saymam. Nedir bu? Başka dinlerdeki kavramların dinimize monte edilme çabasıdır, taklittir, aşağılık kompleksinin bir ürünüdür.

     Kur'an'ın şirk üzerinde ne ölçüde titiz durduğunu Müslümanlar bilir ama 'rabıta, enel hak' ve benzeri söylemleri Müslümanlar arasında döndürüp dolaştırılanlar nedir? Bunlar,  besbelli İslam dışı dinlerden devşirme-aşırma kuruntular, hezeyanlardır." Sayfa 163

Bu blogdaki popüler yayınlar

Azgelişmişlik Üstünlüktür-Lütfi Bergen

Azgelişmişlik Üstünlüktür-Lütfi Bergen. Ayışığı Kitapları-Kitabevi, 2012.     "Yıllar sonraki bu ikinci baskıda, artık İslam'ın yegane medeniyet olduğuna sadece inanmıyorum; bunu biliyorum da." Önsöz      "Teknik, akli (hikmetle ilgili) bir olgu değildir. Basit olarak elde edeceğimiz mal ve hizmetleri çok karmaşık, çok işlemli bir sürecin sonunda elde etmeyi dayatır. Konforu gözeten bir maliyet. Şansınız yaver giderse bir buçuk saatte vapurlardan akıncılar gibi inip, bulduğunuz otobüsle işinize yetişirsiniz. Kısa zamanda uzun yolları kat etme imkanı veren teknik, işinizi uzak diyarlara sürmüştür. Kilolarca çamaşırı en çok beş saatte, beliniz kopmadan, ayağınıza dere suyu değmeden yıkar, kurutur, ütüler ama bir tek esvab (giysi) sahibi insanların kanaatini vermez." Sayfa 8.      "İç ve dış savaşlar, afetler, helak, eski uygarlıkların çöküşünün gerçek sebebi değildir. Gerçek sebep, uygarlıkların kendilerini yok edecek denli ağır ifsad ve bozguncul

Rahmanın Ayetleri Karşısında-Atasoy Müftüoğlu

Rahmanın Ayetleri Karşısında-Atasoy Müftüoğlu. Nehir Yayınları, 1988.      "İslamın yalnızca ruhi ve ahlaki ilkeler manzumesi olarak algılanmaya başlanması ile birlikte, İslami kişilik büyük bir parçalanmaya maruz kalmıştır. Bu olay sadece kişiliğin parçalanması ile sonuçlanmamakta, aynı zamanda din bütününün de parçalanması sonucunu doğurmaktadır." Sayfa 13      "Laik sistem, İslami iklimin toplumsal hayata sirayetine kesinlikle müsamaha etmemektedir. İslami iklim ancak kapalı kapılar ardında teneffüs edilebilmektedir.         Yaşadığımız toplumda İslam'ın somut hedeflerini açıklamak bir tür çılgınlık ya da delilik sayılmaktadır. İslam'ın somut hedeflerini açıklamak isteyen Müslümanlara değil kafirler, Müslüman yığınlar bile pek iyi bir nazarla bakmamaktadırlar." Sayfa 14.      "Modern dünyada, İslam'ın sınır ve sorumluluklarını emperyalistler belirlemeye çalışmaktadırlar." Sayfa 15.      "Modern dünyanın tüm kurumları yalnızc

Hasan el-Basri'nin Kader Risalesi ve Şerhi- Mustafa İslamoğlu

   Hasan el-Basri'nin Kader Risalesi ve Şerhi, Mustafa İslamoğlu, Düşün Yayıncılık, 1.Baskı-Nisan 2012.    "(Allah) İnsanı yaptıklarına mecbur değil yaptıklarından mes'ul tuttu. Bunun için Hesap Günü takdir etti ve hesap soracağını bildirdi. İyiliklerine ödül, kötülüklerine ceza takdir etti. Böyle yapmakla insana, hayata, ölüme, dünyayı ve ahirete anlam ve değer kattı.  (Peygamber) ' Eğer Allah dileseydi biz şirk koşmazdık ' (6:148) diyen, şirklerini bile Allah'a isnat ederek kaderci bir geleneğin önüne gerilip, ' Herkes kendi işlerinin rehinesidir. '  (74:38) Kur'an'i şiarını yüceltti. Allah'a güvenerek yatmayı değil,  Allah'a güvenerek yapmayı öğretti." Sayfa10.       "...Hasan el-Basri'nin Kader Risalesi, hazine değerinde bir metindir...Metin 'tarihi' olsa da metinin ele aldığı konu 'tarihi' değil oldukça günceldir. O konu, günümüz müslümanlarının kafasının hayli karışık olduğu kader konusudur