Ana içeriğe atla

Rahmanın Ayetleri Karşısında-Atasoy Müftüoğlu



Rahmanın Ayetleri Karşısında-Atasoy Müftüoğlu. Nehir Yayınları, 1988.

     "İslamın yalnızca ruhi ve ahlaki ilkeler manzumesi olarak algılanmaya başlanması ile birlikte, İslami kişilik büyük bir parçalanmaya maruz kalmıştır. Bu olay sadece kişiliğin parçalanması ile sonuçlanmamakta, aynı zamanda din bütününün de parçalanması sonucunu doğurmaktadır." Sayfa 13

     "Laik sistem, İslami iklimin toplumsal hayata sirayetine kesinlikle müsamaha etmemektedir. İslami iklim ancak kapalı kapılar ardında teneffüs edilebilmektedir.   

     Yaşadığımız toplumda İslam'ın somut hedeflerini açıklamak bir tür çılgınlık ya da delilik sayılmaktadır. İslam'ın somut hedeflerini açıklamak isteyen Müslümanlara değil kafirler, Müslüman yığınlar bile pek iyi bir nazarla bakmamaktadırlar." Sayfa 14.

     "Modern dünyada, İslam'ın sınır ve sorumluluklarını emperyalistler belirlemeye çalışmaktadırlar." Sayfa 15.

     "Modern dünyanın tüm kurumları yalnızca İslam'a karşı insafsız bir tutum sergilemektedirler. Laik ve demokratik tüm eğilimler, mahiyeti ne olursa olsun bütün küfür gruplarına engin bir müsamaha gösterirler ve insanlık tarihinin en yüz kızartıcı bireysel ve toplumsal kötülüklerini bağırlarına basarken, İslam'a ve Müslümanlara karşı kin ve öfke duvarları örerler." Sayfa 16.

     "Aziz İslamı yaşatmanın kendine özgü yolları vardır. İslam bir muhafazakarlık iklimi içerisinde yaşatılamaz, ancak öldürülebilir. Muhafazakarlık atıl ve köhne değerleri korumak için yarayışlı olabilir. Muhafazakarlığı İslamla eşitlemeye kalkışmak İslama ihanet ve iftira etmektir. 

     Müslümanlar hayatı vahiy düzleminde yorumlamak için vardırlar. Vahyi bir dünya görüşünün temel kaynağı olarak kabul etmeyenin müslümanlığından söz edilemez. Vahyin diliyle konuşmayan İslam, İslam olamaz." Sayfa 18.

     Hiçbir müslüman ulusalcılık, bölgecilik, meşrep ve mezhepçilik unsurlarını kullanarak, İslam'ın Evrensel plandaki sorunları karşısında kayıtsız kalamaz." Sayfa 23.

     "Fiili mücadelenin dışında bulunan Müslümanlar, İslam'ı özel günlerde giyilip çıkarılan bir forma gibi kullanmaktadırlar." Sayfa 25.

     "Halkının %99'unun Müslüman olduğu ileri sürülen ülkelerde, halklara Müslüman olmayan azınlıklar vaziyet etmektedirler. Görüldüğü üzere, bilinçsiz yığınların kendilerini İslam'a nispet etmeleri, emperyalist uygulamalar karşısında hiçbir kıymet taşımıyor. Bilinçsiz çoğunlukların İslam'ın hakikatinden nasipleri bulunsaydı eğer, onlara bir avuç münafık, bir avuç fasık ve facir, bir avuç mülhid ve müfsit hakim olamazdı. Hiçbir müslüman bugün Müslümanların karşı karşıya bulunduğu emsalsiz çelişkiyi açıklamaya yol bulamaz. Bu çelişki Müslüman olduğunu iddia eden halklara Müslüman olmayan azınlıkların egemen olmaya devam etmeleri çelişkisidir.

     İslam toplumlarında emperyalistler ve onların yerli temsilcileri, küfrün sahte değerlerini yüceltmek için yarışmaktadırlar. Kuşkusuz biz burada İslam toplumu derken, İslam inançlarının hakim olduğu bir toplumu değil, içerisinde Müslüman kökenli çoğunluğun yaşamakta bulunduğu bir toplumu kast etmekteyiz. Bütün unsurları ile vücut bulmuş bir İslam toplumuna hiçbir emperyalist politika nüfuz edemez." Sayfa 29.

     "Bugün müslümanlarda hissedilir bir şekilde burjuva yaşamı biçimine doğru bir yöneliş gözlenmektedir. Kanaatkarlık ve gösterişten uzak bir yaşama biçimi artık çok eskilerde kalmıştır. Ölçülü ve sade bir hayat tarzı bugün, yalnızca yoksullukla ilgili bir hayat tarzı olarak görülmektedir." Sayfa 30.

     "Hakim dünya görüşü çevresinde kümelenmiş bulunan Müslüman halklar, farklı kültürlerin ardında sürüklenip durmaktadırlar. Müslüman halklar kimi zaman modern kültürün, kimi zaman ulusal kültürün, kimi zaman resmi kültürün, kimi zaman geleneksel kültürün gereklerini yerine getiriyor ancak İslam kültürünün gereklerini yerine getirmiyorlar." Sayfa 33.

     "Varlıklarını sömürge kültürü artıklarıyla sürdürmekte bulunan toplumlarda, ısrarlı ve kasıtlı bir biçimde İslam, sosyal cephesine ilişkin özellikleriyle değil ruhsal cephesine ilişkin özellikleriyle tanıtılmaktadır. İslam'ın fiziki hayata bakan fiili yüzü, Müslüman olmakla şöhret kazanmış yığınlar tarafından bilinmemektedir." Sayfa 37.

     "ABD emperyalizminin şimdiye kadar burnunu sokmadığı, fesada vermediği bir İslami akım bulmak güçtür. ABD pek çok toplumda Müslümanları anti-komünist, ulusalcı ve muhafazakar Amerikalı sürüler haline getirmeyi başarmış bulunmaktadır.

     Hemen bütün İslam dünyasında büyük bir çoğunlukla tarikat ve tasavvuf faaliyetleri, ulusalcı rejimlerin bilinçli müsamahası altında ilgili rejimlerle bütünleşerek sürdürülebilmektedir." Sayfa 38, 39.

     "Evrensel İslami söylemin dinamikleri ile köklü bir toplumsal değişimi gerçekleştirmeyi amaçlayan akımlara, zaten hakim politik düzenler faaliyet imkanı tanımamaktadırlar. Bu tür akımlar halen istisnasız ilgili tüm ülkelerde 'zindanlarda' faaliyet göstermektedirler.

     İslam'ın ruhani hayata ve ahiret hayatına ilişkin yaklaşım ve yorumları, bütün dünyada herhangi bir rahatsızlığa neden olmazken, fiziki hayata ve dünya hayatına ilişkin yaklaşım ve yorumları hınç ve öfkeyle durdurulmak istenmektedir." Sayfa 40.

     "İslam, müminlerin hem ruhani ve hem de cismani hayatı aynı ölçülerle düzenlemelerini istemektedir. Bir  muvahhidin hayatında mistisizme  varan bir ruhbanlığa yer verilmediği gibi materyalizme varan bir dünyacılığa da yer verilmemiştir. 

     Tarikatlar Müslümanlara toplumsal hayatın içerisinde nasıl davranacaklarını değil, tekkelerde nasıl davranacaklarını öğretiyorlar. Tarikatlar; bağlılarına kafirler, mürtedler, müfsidler, münafıklar karşısında nasıl davranmaları gerektiğini değil, şeyhleri karşısında nasıl davranacaklarını öğütlemektedir. Tarikatlar bağlılarına nasıl doğrulacaklarını değil de nasıl eğileceklerini, nasıl konuşacaklarını değil de nasıl susacaklarını, meydanlara nasıl çıkılması lazım geldiğini değil de gizlilerde nasıl saklanılması lazım geldiğini anlatmaktadırlar." Sayfa 45.

     "Bugün camilerde huşu içerisinde Allah'a yönelen yığınlar, daha şiddetli bir tutku ve bağımlılık içerisinde tv ekranları karşısında ABD kültürüne yönelik ibadetler yapmaktadırlar. Dine yöneldiği sanılan yığınlar aynı zamanda modern endüstri toplumunun, modern tüketim toplumunun yapay ve köksüz gereklerine de yöneliyorlar." Sayfa 51.

     "Hayatlarını Allah'ın iradesine göre düzenleyen toplulukların üzerinde, kafirlerin egemenlik kurması düşünülemez." Sayfa 56.

     "Modernizmin mukaddeslerini bir sistem haline getirmiş herhangi bir ülke Müslümanlar için yurt olamaz. Uluslararası sistem, sistem dışı tercihler yapan İslamlar söz konusu olduğunda büyük gürültüler koparmaktadır." Sayfa 65.

     "Müminler kendisine iman ettiklerini açıkladıkları bir sistemin dışında, kendisini inkar ettiklerini açıkladıkları bir sistemin de içerisinde yaşamaktadırlar. Yine müminler, imanlarıyla amelleri arasında çok ciddi aykırılıklar doğurmasına rağmen İslami olmayan çağdaş dünya sisteminin içerisinde varlıklarını sürdürmeye çalışmaktadırlar.

     İslam söz konusu olunca hep tepeden bakan, İslam söz konusu olunca hep burun kıvıran bir ideolojik bağnazlık ortamında Müslümanlar, bu ortamın değerleriyle İslamcılık yapmaya çalışmamalıdırlar. Modern ve laik ideolojik bağnazlığa itaati ahlak haline getirmiş bir anlayışla Allah'a ibadet olunamaz.

     İman ve İslam'ın bütün dinamikleriyle vücut bulmadığı bir ortamda Müslümanların varlığı yanıltıcı bir varlıktır." Sayfa 67.

     "İslam'ı anlamak demek, İslam hakkında tarihi bilgilere sahip olmak değil, İslami ilkelere işlerlik kazandırmak demektir. İslami metinleri ezbere bilmek bir anlam ifade etmemektedir. Önemli olan bilginin İslami yapılanmaya olan katkısıdır." Sayfa 70.

     "Bizler aziz peygamberlerin izleyicileri olarak her tür gösterişten uzak, sade bir hayatın öncüleri olmak durumundayız. Çünkü her peygamber, hayatın hemen her safhasında içten bir sadeliğin ifadesi olmuştur. Peygamberler kendilerini izleyecek olan muvahhid kuşaklara ilim ve hikmeti miras bıraktılar. Onlar muvahhidlere ihtişam ve saltanatı miras bırakmadılar, onlar muvahhidlere debdebeyi miras bırakmadılar. Günümüzde İslam toplumlarına önderlik iddiasında bulunan önderler ve önder kadroların hayat tarzlarına bakıldığında, aziz peygamberlerin yollarının nasıl büyük bir sapma ile karşı karşıya bulunduğu anlaşılacaktır. Allah'ın hakikatinin temsilcileri olanlar, ancak Allah'ın izin verdiği ölçülere göre dünyalarını düzenlerler " Sayda 76, 77.

     "Hangi suretle olursa olsun, Allah'la ve onun hükümleri ile ilişkisini kesmiş bir birey ve toplum, mutlak surette şahsiyet ve haysiyetini yitirecektir." Sayfa 81.

     "Modernizm karşısında takınılan iki yüzlü tavır ve modern değerlerle bir çatışmaya girmemek için başvurulan tevilcilik, İslam'ın doğasına tümüyle aykırı bir tutumdur." Sayfa 94.

     "İslam, bütün zamanlarda ortaya çıkması muhtemel insani tüm sorunlara cevap vermektedir. Çünkü aziz İslam, insanın yeryüzündeki serüveni sırasında onun yegane koruyucusudur." Sayfa 98.

     "Modern Batı sistemini dokunulmaz sayan sömürge kültürü kadroları, içerisinden çıktıkları halkların inançlarını hiçe sayarak, halklarına düşmanlık yapmaktadırlar. 

     Özellikle İslam dünyası olarak anılan dünyada hakim düzenlerin normları adına, halklarıyla savaşan, halklarının mukaddeslerine ihanet eden yönetici kadrolar vardır.

     Egemen düzenler yönetilenlerin Müslüman olmalarına katlanabilmekte, ancak yönetenlerin Müslüman olmalarına katlanamamaktadır. Kaldı ki egemen düzenlerin yapısal karakteri, Müslümanların yönetimin üst katlarına tırmanmalarına izin vermemektedir." Sayfa 101.

     "Modern dünyada insan ya da kitle düşünmemekte, kitleler adına kimi kurumlar, emperyalist politikalarla bütünleşebilecek paket düşünceler üretmektedirler." Sayfa 106.

     "İslam'ın hakikatini Müslümanlar olarak, ancak yaşayışımız ve davranışlarımızla izah ve ispat edebiliriz." Sayfa 110.

     "Müslüman kitleler yüzyıllardır çok yanlış bir biçimde telaffuz edilen bir tevekkül anlayışı nedeniyle, İslam'ın ve kendilerinin aleyhinde olmasına rağmen pek çok gelişmeyi katı bir kayıtsızlıkla karşılamaktadırlar." Sayfa 113.

     "Müslüman yığınlar İslam'dan gereği gibi etkilenmedikleri için, kurulu düzenleri de bir türlü etkileyememektedirler. Kurulu düzenler etkili propaganda mekanizmaları ile Müslümanları etkisiz hale getirmeyi başarmışlardır. Modern toplumsal yapı içerisinde, her tür marjinal eğilimin bile yapılaşma çabası anlayışla karşılanabilirken, İslam ve Müslümanlar söz konusu olduğunda hak, adalet, insanlık ve özgürlük gibi kavramlar hemen çok komik sözcükler haline dönüşmektedirler." Sayfa 119.

     "Müslüman halkların bilinçsizliği ve sorumsuzluğu hem kafirlere cesaret veriyor, hem de onların Müslüman halklar arasında yaşayan temsilcilerine cesaret veriyor. Bu temsilciler modernizmi din haline getirmiş temsilcilerdir. Bunlar kendi adlarına değil, emperyalistler adına, emperyalistlere vekaleten Müslümanlar aleyhine politikalar yapıyorlar. Düşman halkları arasında yaşayan, köklerinden kopmuş, köklerine ihanet etmiş aydınlar, emparyalistlere vekalet yoluyla yürüttükleri İslam düşmanlığını, emperyalistlerden daha içtenlikli ve daha coşkulu bir biçimde yerine getirebilmek için adeta yarışıyorlar." Sayfa 128.

     "Modern insanın bütün bir ilgisi, dikkati ve yeteneği para ve madde etrafında düğümlenmektedir. İnsanlar günümüzde parayı hayatın saplantısı haline getirmişlerdir. İlginçtir, bütün dünyada toplumsal ve sosyal sahnede hep işadamları, bankerler, tefeciler, faizciler, mal sahipleri bulunmaktadır. Bunlar sahneden hiç inmiyorlar...Hayata doğan insan, bir topluma yön vermesi gereken bilginleri, aydınları, düşünürleri değil bankerleri, işadamlarını, paragözleri, yatırımcıları, tefecileri ve fahişeleri görmekte ve tanımaktadır." Sayfa 139.

     "Artık bugünün dünyasını özyapısını aşırı maddecilik, çıkarcılık, yararcılık, açgözlülük, kültürel barbarlık, kültürel yağmacılık ve ahlaki çöküntü belirlemektedir. İnsanın bu sayıp döktüğümüz olumsuzluklardan kurtulabilmesi için sığınacağı en güvenlikli liman hiç kuşkusuz İslam'dır. İslam, insani değerlere sahip çıkarak kimliğini kazanmak isteyen insanın hayat soluğudur.

     Müslüman haklar günümüzde modern dünyanın adil olmayan, ahlaki olmayan, insani olmayan sistemlerine bağımlı hale getirilmişlerdir. Bağımlı politikalara mecbur kılınmış ülkelerin toplumsal politikalarını da egemenler tayin etmektedirler. Artık Müslüman toplumlarda bile halkların dikkati ekonomik çerçeveler üzerine oturtulmaya başlanmıştır. Müslüman topluluklar ekonomik bağımsızlığı elde etmek suretiyle diğer bağımlılık ağlarını parçalayabileceklerini sanmaktadırlar." Sayfa 140, 141.

     "Günümüzde İslam'ın ve Müslümanların hak ve menfaatleri, İslam'ın tanıdığı ölçüler içerisinde değil, emperyalistlerin tanıdığı ölçüler içerisinde takip edilebilmektedir " Sayfa 149.

     "İslami bütün inanç ve değerleri durmadan tahrip etmekte bulunan modern gösteri toplumu ve bu toplumun yalnızca bir gösteriden ibaret bulunan mukaddeslerine karşı muvahhidler, tüm ilahi zenginlikleri yaşatarak, tüm ruhi ve ahlaki zenginlikleri yaşatarak, ahiret ve hesap bilincini yaşatarak karşı koymalıdırlar. Ahiret ve hesap bilinci, insan hayatını ilahi duygu ve düşüncelerin ışığında düzenleyen bir bilinçtir. Bu bilinci canlı tutmayan insan, varlığın hikmetlerine ulaşamaz." Sayfa 153.


Bu blogdaki popüler yayınlar

Azgelişmişlik Üstünlüktür-Lütfi Bergen

Azgelişmişlik Üstünlüktür-Lütfi Bergen. Ayışığı Kitapları-Kitabevi, 2012.     "Yıllar sonraki bu ikinci baskıda, artık İslam'ın yegane medeniyet olduğuna sadece inanmıyorum; bunu biliyorum da." Önsöz      "Teknik, akli (hikmetle ilgili) bir olgu değildir. Basit olarak elde edeceğimiz mal ve hizmetleri çok karmaşık, çok işlemli bir sürecin sonunda elde etmeyi dayatır. Konforu gözeten bir maliyet. Şansınız yaver giderse bir buçuk saatte vapurlardan akıncılar gibi inip, bulduğunuz otobüsle işinize yetişirsiniz. Kısa zamanda uzun yolları kat etme imkanı veren teknik, işinizi uzak diyarlara sürmüştür. Kilolarca çamaşırı en çok beş saatte, beliniz kopmadan, ayağınıza dere suyu değmeden yıkar, kurutur, ütüler ama bir tek esvab (giysi) sahibi insanların kanaatini vermez." Sayfa 8.      "İç ve dış savaşlar, afetler, helak, eski uygarlıkların çöküşünün gerçek sebebi değildir. Gerçek sebep, uygarlıkların kendilerini yok edecek denli ağır ifsad ve bozguncul

Günümüzde Tasavvuf ve Tarikat Anlayışı-Cahide Merziye Karaca

Günümüzde Tasavvuf ve Tarikat Anlayışı-Cahide Merziye Karaca. Bilge Yayıncılık, 2010.      "Peygamberimizin inziva hayatı yaşamaması ve bunu teşvik etmemesi Kur'an'ın bir öğüdüdür. (Hadid27)". Sayfa 23.      "Nasıl iyi kul olunur sorusunun cevabı Peygamberimizin yaşantısında gizlidir. Başka yol ve metotlar peşinde koşmak, Peygamberimize saygısızlıkla beraber Kur'an'ın tavsiye ettiği yoldan daha iyisini bildiğini iddia etmek gibi, cahilce ve cüretkarca bir tutum içine girmek demektir." Sayfa 25.      "İlk dönem tasavvufçulara göre Zühd; helalleri haram kılmak veya malı telef etmek değil, elde olana güvenmemektir. Allah'ın helal kıldıklarını kendine haram kılıp onlardan kaçmak değil, onlara fazla önem vermemektir.     İslam'ın ilk yüz yılındaki ashabın Kur'an ve Sünnet temelli yaşantısı, zühd hareketinin de temelini oluşturmaktadır." Sayfa 27.      "Tasavvufun sistemleşmesi ve kurallaşmasının yüzyıllar aldığı görü