İslami Kimlik, Mücadele ve Muhasebe-Rıdvan Kaya. Ekin Yayınları, 2014
"İslamiyet iddiasına rağmen yüreklerinde mücadele kavramına yer vermeyen ya da bu kavrama sığ, silik ve müphem bir tarzda yaklaşan insanların çokluğu bir vakıadır. Bunun temelinde şüphesiz, Kur'an'dan kopuk bir din anlayışı ve pratiği vardır." Sayfa 10
"Müslümanlardaki pasifizm illeti, en hayati sorunların dahi erteleyici bir tavırla geçiştirilmesine, yükümlülüklerden kaçınılmasına neden olmaktadır. Sahte bir iyimserlikle sanki adeta bir takım hayırlı gelişmelerin kendiliğinden gerçekleşeceği ya da can yakıcı sorunların birdenbire ortadan kalkacağı beklentisi ile davranılmaktadır çoğu zaman." Sayfa 11
"İlahi otoritenin, bireysel alandan toplumsal alana doğru yayılan geniş bir zeminde hakim otorite kılınma çabasının, şirk ve ifsat güçleriyle yoğun bir çatışmaya yol açması kaçınılmazdır." Sayfa 12
"Müslümanların adeta geneline musallat olmuş görünen; 'Görelim Mevla neyler' mantığı, ataletin, pasifizmin meşrulaştırıcı söylemine dönüşmüş bir halde." Sayfa 26
"Örgütlü şirke karşı ne bireysel çabalarla ne de kendiliğinden gelişmesi ve birikmesi beklenen tepkilerle sonuç almak mümkün değildir. Kamusal-özel diye ayırmaksızın hayatın bütünü üzerinde kuşatıcı ve tahakküm edici bir güce sahip bulunan müşrik sisteme karşı, gevşek ve dağınık yapılarla değil sonuç almak, ayakta durmak bile imkansızdır." Sayfa 27
"Unutmayalım ki mücadele etmeyenin kaybı da olmaz, savaşmayan hiç kaybetmez. Çünkü kaybedecek bir şey yoktur. O zaten en başta kaybetmiştir " Sayfa 87
"Bir aşağılama ve mantıksızlık yergisi yüklenerek ifade edilen ve kabaca 'dünyayı kurtarmak' şeklinde karikatürize edilen tutumun hiç de zannedildiği gibi terk edilmesi gereken bir saplantı olmadığını tekrar vurgulayalım. Çünkü sahip olduğumuz inanç, bize dünyayı kurtarma sorumluluğunu zorunlu olarak yüklüyor." Sayfa 90
"Örneğin Diyanet İşleri Başkanlığı, ki bizzat varlığı ile laik devlet düzeni adına bir çelişki oluşturmaktadır. Tesettür konusunda kaale alınmazken, ordunun moral motivasyonu için kendisine çok iş düşen bir kurum olarak hizmete koşabilmektedir." Sayfa 95
"Ruhlar alemindeki dinin, egemenlerin iktidarıyla bir alıp veremediği yok. Ama ne zaman ki ruhlar aleminden bu dünyaya indiğinde, üstelik de egemen siyasetin gerçek çerçevesinin dışına taştığında, onu zorlayan, tehdit eden bir kimlik ve talepler dizisiyle karşısına çıktığında kıyamet kopuyor." Sayfa 96
"Yenilen tekrar savaşabilir ama teslim olan, içindeki cevheri söndürmüş demektir." Sayfa 99
"Mümin olmak yalnız Allah'a teslim olmayı gerektirir. Yalnız Allah'a teslim olduğunu iddia edenlerin ise Allah'ın dininin düşmanlarını dayatmaları karşısında teslimiyetçi tavır takınmaları düşünülemez." Sayfa 100
"Sahih İslami bir kimlik geliştirebilmiş fakat geniş kitlesel tabana henüz ulaşamamış olanlar, dar örgütlükleri nedeniyle kuşatıcı olamazken, diğer yandan geniş kitleleri kuşatan geleneksel dini çevreler ise sahip oldukları uzlaşmacı din anlayışıyla ulaştıkları kitleleri daha da uyuşturmuş, direnmeye değil atalete sevk etmişlerdir." Sayfa 103
"Müslümanlar için, Müslüman olduğunu söyleyenler için ölçü bellidir. Tüm yeryüzünü ıslah sorumluluğunu yüklenmiş insanlar hayatlarının her alanında müstakim olmak zorundadırlar. Öncelikli kaygıları 'Rabbim ne der?' olmalıdır." Sayfa 114
"Paris komünarları da aynı gerçeğe işaret ederler: 'Bizler diz çökmüş olduğumuz için karşımızdakileri bu kadar büyük görüyoruz. Ayağa bir kalksak o kadar da büyük olmadıklarını göreceğiz.' diyorlardı." Sayfa 118
"Küfrün ve şirkin hakim olduğu bir sistemde din adına ortaya konan tespitler, sistemin sahiplerinden herhangi bir tepki almıyor, bilakis teşvik görüyorsa ortada şaşılacak bir durum var demektir. Resuller ve Resullerin izini sürenlerin çağrılarının, bulundukları toplumların önde gelenleri tarafından hep büyük bir düşmanlık ve nefretle karşılanması tarihin bir sünnetidir. Halbuki şimdi gördüğümüz şey ise (sistemle) uyum ve iç içelik halidir." Sayfa 122
"İslam Devleti ve İslam toplumu hedefinin, demokratik devlet ve çoğulcu toplum talebi ile değiştirilmesi, sadece devletin zor ve şiddet temelinde şekillenen dayatmacı politikalarının bir sonucu olarak görülemez." Sayfa 127
"İslami şahsiyet olma iddiası, düşünce üretiminin de söylenen sözlerin de mutlaka pratikte örneklendirilmesi çabası içinde olmayı gerektirir. Benimsenen, savunulan doğrular, her şart altında hayat içinde bir biçimde somutlaştırılmalıdır. Hayata taşınmayan doğruların kabul görmeyeceği Kur'an'da da açıkça vurgulanır; 'İnsanlar yalnızca inandık demekle hiç sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?' (Ankebut 29:2). Sayfa 174
"Tarihte kalıcı izler bırakabilenlerin, sadece fikir üretenler değil, ürettikleri fikirleri eylemleştirebilenler olduğu bir başka gerçektir." Sayfa 175
"Bir yandan egemenlerin iktidarlarını geniş bir alana yayma ve görünmez kılma becerisi, diğer yandan ise itiraz yükseltmenin maliyetinin giderek artması, muhalif kimlik iddiasında olanlar cephesinde bir kırılma ve hızlı dönüşümü de beraberinde getirmekte." Sayfa 212
"İslami kimliğini, geçmişini, çabalarını adeta taşımaktan yorgunluk duyulan bir yük, karşılıksız kalmış bir bedel şeklinde algılama ve sunma yarışı acilen terk edilmelidir. Çünkü Müslüman olarak kaldık, hayatımızı İslami ölçüler belirliyor ve Müslümanlarla beraberliğimiz sürüyor. Daha ne olsun?" Sayfa 216