Mezar Notları-Muammer Özkan. İnsan Dergisi Yayınları, 2013
"Şu kabirdeki, mezarının mermerle kapatılacağını bilse sevinir miydi? Kendisine haber vereyim düşüncesiyle;
'Mezarın mermerle kaplatılacakmış' diye fısıldadım.
'Git işine be adam! Bana ne mermerden' haykırışı sanki içimde yankılandı." Sayfa 8
"Mezarları mermerlerle kaplatanlar bunu kimin için yapıyorlardı? Elalem ne der endişesiyle kendi itibarları için yaptırmıyorlar mıydı?
Bunlar hem toprağın üstünden, hem de toprağın altından gafil insanlar değil miydi?" Sayfa 8
"Şu kabirde yatan; kahvehanede kumar oynatıp içki içirmesine rağmen Müslümanlığına toz kondurmaz ve kalbinin temizliğini her fırsatta dile getirirdi. Emekliliğine dört yıl kala, karşılaştığı Müslüman tipli insanlara; 'Emekli olduktan sonra bu işlere tövbe edip namaza başlayacağım' derdi. Şimdi ölmenin sırası mıydı? Daha tövbe edecek, içki ve kumarı bırakacaktı." Sayfa 9
"Toprağın altındaki ölülerin başuçlarına, cami kapılarındaki dilencilerin önlerine koydukları birer mendil parçası gibi, Fatiha isteyen mermerlerdeki 'Ruhuna Fatiha' yazısı beni üzdü ve düşündürdü. Kur'an'ın anası Fatiha, dirilerin yaşantısından koparılmış, mezar çerçevelerine oturtulmuş." Sayfa 13
"Şu kabirdekiler, yaşantılarında Fatiha'nın anlamına teslim olarak, sadece Allah'a kulluk edip, sadece Allah'tan yardım bekleyen insanlar mıydı? Gazaba uğrayanların, sapıkların yolundan Allah'a sığınıyorlar mıydı? Şayet onlarda bu vasıflar yoksa kendilerine binlerce Fatiha okunsa ne olurdu?
Sıratı müstakim, yaşayan insanların talip olmaları gereken bir yoldu. Yolunu bitirmiş ölüler için 'bizi doğru yola ilet' duasının ne anlamı vardı?" Sayfa 14
"Şehrin ileri gelenlerinden, zenginlerinden oluşan bir grup, resmi plakalı arabalar, çelenklerle yan taraftaki özel mezarlığa geliyorlardı. Görkemli üniformasıyla 'nasılsın asker' dedikten sonra binlerce askerin hep bir ağızdan 'Sağol!' dediği generaldi gömülen.
Artık hangi şey onu Allah katında kıymetlendirir? Yüksek fiyatlı, nadide çiçeklerden oluşan çelenkler mi yoksa kendisi için parayla indirtilecek hatimler mi, mevlitler mi, alacağı parayı düşünen din görevlisi mi onu kurtaracak?
Mevtaya sormakta fayda görmediğim soruyu yaşayan generallere sormak isterdim; 'Nasılsın general?" Sayfa 16
"Mezarları dolaşan bu garip adam bir mezarın başında:
'Eee, kendisine imam denilen zat ne haber? Şimdi de Mevlit okuyup yolunu buluyor musun? İndirmediğin hatimlere müşteri var mı? Yine arkanda sana cahilce hürmet eden cemaat var mı? Ha sahi, anlatmadığın, gizlediğin Kur'an hükümleri ne oldu? Yine gizleyebiliyor musun?" Sayfa 20
"Anladım ki bu dünya, benim mümin olarak refah duyacağım bir mekan değil. Gurbetteydim, yolcuydum, misafirdim. Ebedi bir aleme, tekrar bu gurbete dönmemek üzere, hesabını vereceğim vakitleri tüketerek yol alıyordum." Sayfa 23
"Çocuğuma aldığım bisküvinin parasını verirken, üreticinin kullandığı kredinin faizi de benden alınıyordu." Sayfa 39
"Çevremde beni üzen herşeyde, Müslüman olarak benim de kusurum, gücüm oranında bir sorumluluğum olduğunu düşündüm." Sayfa 40
"Ben Allah'a Kulum, diyen bir insan Allah'tan başkasının koyduğu hükümlere tabi olmuşsa, dinim İslam diyen bir insan dinsizlerin, hatta tahrif edilmiş dinlilerin yaşantısından, düşüncelerinden farksız bir hal ve yaşayış içindeyse, bu insana nereden yaklaşmak lazım?" Sayfa 42
"Ölmüş insana nasihat edilmez. Ölüler dirilere nasihat ediyorlar. Yeter ki ölümün ibret ve ders verici olduğunu anlayabilelim." Sayfa 43
"Ölen çocuğun kabri başında ona değil, yaşayan çocuklara ağladım. Bir çocuk ki kurşunlanmış annesinin babasının kanlı cesedi başında, kanlı annesine sarılmış, eli kan, yüzü kan, ağlamakta, Filistin'de.
Bir çocuk ki boyundan büyük tüfeği başında, eli tetikte, gözü namluda, dudağında tekbir, şehit düşen babasının yerini almış, Afgan dağlarında.
Dünya çocuklarının derdini dert edilmeyen dünyanın büyükleri, bir değil, bütün seneleri masa başında çocuk yılı ilan etseler ne fayda?" Sayfa 47
"Din adamı diye bir makama sahip, Allah'tan çok başkalarından korkan bir Bel'amın kabri başındayım. Allah'ın hükmünü gizleyen, Allah'ın kitabını az bir ücret karşılığını satan, kitabı arkaya atan, gittiği mevlitlerde daha fazla para kazanmak için amfiyi de beraberinde gezdiren, bir Ramazan'da 10-15 hatim siparişi alan bu sahtekar, bu din tüccarı şimdi Allah'ın huzurunda." Sayfa 53
"Namaz için camiye uğradığımda, musalla taşındaki cenazenin başında boynu bükük iki kişi bekliyordu. Cemaat farzın sonlarındaydı. Yorum yok; yakınlarının, cenazeyi uğurlayanların neden içeride veya namazda değil de dışarıda beklediklerine. Şaşırmadım, alışılagelen bir haldir bu. Namaz kılındı Hoca cemaate döndü:
-'Mevtayı nasıl bilirsiniz?'
Cemaat, kurulmuş saat gibi öttü:
-'İyi biliriz!'
Ölünün yakınları yastayken, hüzünlüyken, dertliyken Hoca eline gelen çek ile yepyeni bir sevinç atmosferine girivermişti. Ölümün ne güzel bir nimet olduğunu düşündü. Tabii ki başkalarının ölümü." Sayfa 57
"Yolunda yaşamayı bizlere nasip et ki yolunda ölmeye yüzümüz ve umudumuz olsun." Sayfa 63
"Gazetecilerden biri oradaki bir din görevlisine yanaşarak sormaya başladı:
-Kabrin başındaki imam ne yapıyor?
-Telkin veriyor.
-Anlayamadım, biraz açar mısınız?
-Efendim, ölüye bazı hatırlatmalarda bulunuyor.
-Neyi hatırlatıyor?
- Allah'ı, Peygamberi, kitabı, dini...
-Bu hatırlatma ona ulaşıyor mu?
-Ümit ediyoruz.
- Yani diriden ölüye mesaj, öyle mi?
-...
Bu telkin, ölülere olduğu için bir sakıncası yok, telkin veren imam efendi rahat, hiç korkmuyor. Oysa aynı imamı bir hafta önce mevtanın makamına göndererek 'adam sağ iken bunları anlat' deseydik ne mümkün. 'Siz benim ekmeğimle mi oynuyorsunuz diyecekti'. Fakat artık rahattır, nasıl olsa ölüdür kabirdeki. Kabirden kalkıp kendisini işten atacak veya sürgüne gönderecek değil ya." Sayfa 69
"Kabirde yatan gerçek Müslümansa telkine gerek yoktu. Allah zaten onu zor durumda bırakmazdı. Yaşadığı İslam ise elbette ki dinim İslam cevabını verebilecekti. Diyelim ki şaşırdı, söyleyemedi. Söyleyemedi diye elbette ki Hristiyan veya Budist kabul edilmeyecekti. Resulullah dirilere tebliğ ediyor, dirileri uyarıp korkutuyordu. Kur'an-ı Kerim Yasin suresinde (70.ayet) beyan edildiği gibi, dirileri uyandırmak için indirilmişti.
Peki bu din görevlileri ne yapıyordu? Ölülere telkin verip, dirilerden bahşiş toplayan bu şaşkınlar kimdi?" Sayfa 70
"Ruhları ve gönülleri dünyanın ve dünya sevgisinin toz ve kiri ile nasırlaşan insanlar, mezarın siren sesini işitmez ve ölümün diriltici dersindeki hikmeti anlayıp kavrayamazlar." Sayfa 74